4. ve 37. program arasındaki süreçte, Toprak Ana programı destekçileri olan "Istanbul'a organik ürün sağlayan çiftçiler, temsilcileri, destekçileri..."

Istanbul'a gelen organik ürünlerin halen büyük bölümünün halk ile buluşturulduğu '% 100 Ekolojik Halk Pazarı' projesini hayata geçiren Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ve Şişli Belediyesi'ne teşekkür ediyoruz.

Çiftçilerimiz ve onların destekçileri olan Melis, Erkan, Saim, Tolgay, Tunç ve Yusuf'a da teşekkürlerimizi sunuyoruz.

25 Kasım 2007 Pazar

Vehbi Ersöz


Şimdi bu röportajda görünen şahıs borçludur diye mi ifşa edeceksiniz? Ne yapacaksınız? :)
Afyon’da ekolojik ürün üretiyorum. Buraya geliyorum, Istanbul’a. Ekolojik Tarım ile ilgili, Buğday Dergisi ilanlarına baktığın zaman, ilk dönemde, diyelim 10 yıl önce, 10 dükkan görüyordun. Sonra, bu Şişli Pazarı açılmadan öncesindeki sayılarına bakın. O zaman, 3 veya 4 tane dükkan kaldı. Ama şu son sayılarına baktığınız aman, bu sayı 10-15’e çıktı. Bunun sebebi de, bu taze ürünlerin bu dükkanları döndürmesi. Çünkü, tüketici sadece ekolojik incirdir, üzümdür, fındıktır; o tür kuru ürünlerle değil, bunun yanında taze meyve – sebze de istiyor. Ve bu dükkanlar, bu ürünlerini Şişli’deki ekolojik pazaryerinden temin ettikleri için, daha doğrusu ürün bulabildikleri için bu dükkanlar da çalışmaya başladı. Bunlar birbirini tetikleyen şeyler. Bunun yanında, bir sürü kutu (evlere paketlenmiş haftalık ürün dağıtımı) projeleri sürüyor. Pazaryerine gelen üreticilerle, bu işleri yapmak isteyen tüccarlar bir araya geliyor. Eğer Şişli’deki gibi, Istanbul’da veya diğer şehirlerde de 4-5 tane daha pazaryeri olduğu zaman, Türkiye’de düşünüyorum ki daha fazla ekolojik üretim olur. Çünkü burada fazla bir talep olmadığı zaman, üretim de o kadar olur. Ama talep olursa, daha çok pazar olursa, daha çok üretim olur. Ekolojik tarım, küçük çiftçilik için çok iyi bir fırsattır. Ekolojik tarım dediğiniz zaman, belirli bir bilgi birikimini gerektiriyor. Daha doğrusu büyük şirketler olmayan bir şey var. Büyük şirketlerde para vardır; arazisi, teknoloji ve bir sürü imkan vardır. Ama yılların bilgisi olan, çiftçilik bilgisi maalesef yok. Tarla, bir işyeri gibi değildir. Tamamen doğa olayları ile ilgili bir şey. Yağmur yağdığında, rüzgar estiğinde bir çiftçi ne yapacağını bilir. Bu tür bilgiler, mesai ile falan yapılacak işler değil. Bu bilgiler ‘küçük çiftçiler’ dediğimiz kesimde. Eğer bu küçük çiftçileri bitiren veya topraktan politikalar uygulandığı takdirde, ilerde tarım açısından birçok şey riske girecektir. Baktığınız zaman büyük endüstriyel tarım ekolojik tarıma çare olamaz. Küçük çiftçilerde olan bilgi, deneyim, yetenek bu işe katıldığı oranda bu üretim sürüyor. Mesela, bir ayağı köyde olan, ama şehirde yaşayan insanlar bile, mesela bir salçasını fabrikasyon yapılmış tercih etmez. Her şeye ‘hijyen’ bakanların aksine, o, ‘hijyen olmayan’, elleriyle yapılmış, - işte, endüstriyel tarımda veya endüstriyel üretimde derler ki ‘el değmeden hazırlanmış’, köyde ise ‘el değerek’, el yapımı olarak o salçalar yapılır. Ve insanlar da bu salçaları tercih eder. Tercih etmelerinin sebebi, endüstriyel üretimde, birçok ürünün vitaminleri ölür. Vitaminleri ölüncede, bu lezzet bulunmaz. Ama ‘el yapımı’ olan ürünlerde birçok lezzeti, kokuyu hissedebilirsiniz. Basit bir örnek ama, insanların gıda ürünlerine bakış açısındaki farkı anlatıyor.

Hiç yorum yok: